Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Widget HTML #1

ÇÖKMEKTE OLAN AKP'Mİ - SİYASAL İSLAM'MI ?

 


ÇÖKMEKTE OLAN AKP'Mİ - SİYASAL İSLAM'MI ?

İyi veya kötü bir Patagonya vardı... Öyle bir Geldiler ki ülkenin ayarlarını bozdular .. Tüm kurum ve kuralları yerle bir ettiler ... Adaletten , hukuktan ..Ekonomiden
Sosyal hayata varasıya kadar Tüm kavramların içini boşalttılar... Ülkenin çivisi çıktı, devlet aygıtı bozuldu ... Toplum sürü toplumu haline geldi .. Toplumu kendi cehalet düzeylerine indirgeme azmindeler. Gelecek ise biraz karanlık...Kendileri çökerken ülkeyi de çökerttiler .

Ekonomik , sosyal siyasal ve kültürel çöküşün hikayesi .

AKP , Ekonomik krize giren Ecevit , Yılmaz ve Bahçeli iktidarının yıkılması sonucu 2002 yılında anayasayı değiştirebilecek sayıda Milletvekili ile tek başına iktidara geldi

Ve Cemaat desteği ile iktidar olan AKP , Cemaat ile bereber aldı başını gitti .

Gülen cemaatinin desteği ile medyadan orduya eğitimden sağlığa cemaatin katkısı ile Türkiye yeniden dizayn edilmeye başlandı

Başlangıçta sol liberal aydınların katkısı da yadsınamaz , lakin AKP devrim ise , devrim ilk fırsatta sol liberal evlatlarını yedi , bu gün hepsi AKP tarafından tu kaka ..

Biat ettilerse ne ala , etmeyenler ise Silivriye
En arsız ve utanmazları ise bu gün İkbal için yeniden Gül , ve Davutoğlunu parlatma arayışında

Seçilerde Kürtlerden aldığı oyun diyetini Kürt açılımı adı altında ödemek istedi , 
Küretlerin aşırı akıl almaz istekleri yüzünden masa devrildi .
Erdoğan masaya tekmesi bastı devirdi .

2019 Mahalli seçimlerinde Kürt halkından yüz bulamayacağını gören Erdoğan bu kez Öcalan kardeşlerden yardım istedi

Osman Öcalan'ın ise belediye seçimlerinde kurtarıcı gibi TRT ekranlarına çıkarıldığı hafızalardan silinmedi

Abdullah Öcalan’ın İmralı notlarında bu ilişkiyi “Erdoğan’a söyleyin iki kez onu kurtardık” diye özetleyecekti.


AKP ilk kuruluş gününden bu güne dek ABD ve batıdan inanılmaz destek aldı
BOP projesi adı altında Ortadoğuda adeta ABD nin maşası oldu

Mart 2008 tarihinde yaşanan kapatma davasında 
2010 Referandumu’nda, 
15 Temmuz Darbe Girişimi’nde de Batı sürekli Erdoğan’ın arkasında durdu. 

Dışarıdan gelen siyasi ve ekonomik destek içeride AKP’nin elini çok rahatlattı. 

Görünürde hiç engel kalmamıştı. 
Emniyet  bile cemaat desteği ile çoktan denetime geçmişti. 

Ordu engeli Ergenokon davalarıyla aşılmıştı. 
Ardından yargıda işi bitirdiler. 

Gözdağı gibi Uzan'ların kellesi alındıktan sonra ..İş dünyası anında yelkenleri suya indirdi.. 

İlk yıllarda seçmenin tepkisini almaktan çekindiği için Siyasal İslam karakterini gizleyen AKP yıllar içinde devleti ve milleti gerici bir zihniyet ile dizayn etmeye yöneldi .
 
AKP’li yılların en belirgin özelliğinden biri toplumsal tabanda tarikat-cemaat ağlarının artan etkisi oldu. 

AKP , Kısaca tarikat cemaat devletine dönüştü 

Sol siyasetin etkisi kırıldı
İktidarın toplum yapısına uygun bir atmosfer yaratıldı

AKP iktidarını destekleyenler vatansever
Muhalif olanlar ise nereyse vatan haini ilan edildi
Şükürcü ve tevekkülcü bir toplum yaratma inşaasına girildi , bunda da bir nebze başarılı olundu .

Yoksullaştırılan halk
Sadaka ekonomisi ile AKP ye bağlandı..

Dinci örgütlerin en bilineni olan Fethullah gurubu; 
Yargı ve emniyette kritik konumlar elde etti. 
Orduda da bir askeri darbe girişiminde bulunabilecek kadar önemli mevzilere sahip oldular. 

15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından ‘FETÖ’ olarak anılmaya başlayan bu hareket, devlette yuvalanan tek gerici unsur değildi. 

Fethullahçıların yanı sıra 
Menzilciler, 
Süleymancılar ve 
İsmailağa Cemaati gibi nice dinci yapı, belli bakanlıklarda kadrolar kazandı. 

Dün aşırı Büyütülen tarikatların ..
Bu gün devlet içinde kazandıkları güçle yarın hangi işe soyunacakları şimdilik muamma.

İlaveten Müslüman kardeşlerin ve Suriye'den kaçan on binlerce kafa kesici islam'cıların sığınağı haline getirtildi Türkiye ..

Bu gün en büyük tehdit ülke içindeki bu cihatçılardır 

Din eksenli örgütlenme 
Ensar , İlim yayma ve Tüğva ile eğitim alanında baş gösterdi

Bu yapılar, hem Eğitim Bakanlığı’yla ortak protokoller imzalayarak sınıfların içlerine kadar girdiler hem de düzenledikleri sosyal etkinlikler ve açtıkları yüzlerce öğrenci yurduyla ülkede eğitimi kontrol edecek güce eriştiler. 

Türkiye’nin dört bir yanında dini eğitim fiilen okul öncesi eğitime, 
Hatta kreşlere kadar indirildi. 
MEB Diyanet işbirliği ile okul öncesinde kreşlerde fiilen dini eğitim başladı. 

  
Dindar-kindar nesil yaratma hedefi doğrultusunda fizik ve kimya kitaplarına dahi dinsel veriler yüklendi. 
 
Din temelli uygulamalar kamusal alanı da etkisi altına aldı.
Belediyelere ait işletmelerde de içki satışına son verildi.
Eğlence vergisine oldukça fahiş zamlar yapıldı.
İçkiye getirilen yüksek ÖTV ile Türkiye bu alanda dünya lideri oldu.

Sigaraya haram fetvası veren Diyanet
Devletin gelir kaynakları olarak kullandığı 
Faizde kumarda sesini çıkarmayarak güvenirliliğini zedeledi

Türkiye’deki cami sayısı ise kontrolsüz bir şekilde arttı. 

Camilerin artış sayısı, 
Nüfus artış hızını da geride bırakarak 90 bine çıktı.

Diyanet’e bağlı cami sayısı, MEB’in 2016 yılına ilişkin yayımladığı Örgün Eğitim İstatistikleri’nde 61 bin 201 olarak açıklanan toplam okul sayısını da geçti.

2017 yılında cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adıyla kurumsallaşan ‘tek adam’ rejimi ise.
Dinsel dönüşümün zirve noktası oldu.

Laikliği rafa kaldıran

Yurttaşlık fikri yerine tebaa kültürünü yaygınlaştırmayı amaçlayan, 
İktidarını kutuplaştırma üzerine kuran 
Ve muhalif kesimleri “dinsiz” olarak gören AKP zihniyeti, 

Çağdaş demokrasinin ilkelerini hiçe sayarak tüm devleti ‘tanrısal’ yetkilerle donatılmış tek adamın şahsına indirgedi. .

Güçlendi, her şeyi yuttu, şişti.
Engellenemez, durdurulamaz, yenilmez sanıld
ı.

Evet, AKP 18 yıldır iktidarda.
Devleti ele geçirdi.
Yeni bir rejim kurdu, kurmaya çalışıyor.
Bu doğru.
Ama en az bu kadar doğru daha var ki o da kendi istediği gibi bir toplum inşa edemedi.
Edemeyecek.

Gelecekleri yok.
AKP için yolun sonu.
Rant, özelleştirme, işsizlik: Borçlanma ekonomisinin sonu


Yarın yokmuş gibi borçlanan, 
Aldığı borcu rant ekonomisini köpürtmekte kullanan, 
Her şeyi özelleştiren 
17 yıllık sanayisizleşme politikasında yolun sonuna gelindi. 
Deniz bitti deniz ..


Sular çekilince kıyıya vuran balık misali, 
Sıcak paranın çekilmesiyle rant ekonomisi krize girdi.
Bu gün para basmak ile dış ülkeler ile swap anlaşmalrı ile nereye kadar ..

AKP ise günahlarının bedelini 82 milyon yurttaşa ödetiyor.

Sadece AKP döneminde 300 milyar dolardan fazla borç kullanıldı, 
Yaklaşık 65 milyar dolar özelleştirme geliri elde edildi.

TEKEL, 
Türk Telekom, 
Tüpraş, 
Petkim, 
Şeker Fabrikaları ve dahası özelleştirildi, 
17 yıllık bir istihdamsız büyüme politikası sonunda Türkiye sanayisizleşti.

Dolar kuru sabitlendi
Borç alınan para ile ithalat özendirildi
Taşa toprağa gömüldü alınan borçlar

Bu gün borçlar artık tekrar alınan borç ile ödenir hale geldi 

TV lerde kredi kartı reklamları geçtim
Sokakta kart dağıttılar ...
Düşük faizle tatil imkanları
Nerede ise kredi kullanmayan ve borçlanmayanları dövecekleri bir ilki oluşturdular

Herkesi boçlandırdılar ki
Borç alan secde etsin , emir alsın .

Peki bu krediler nasıl dağıtıldı
Dışarıdan bor para alarak

Ayasofya önünde dilenip
Sultan Ahmet önünde dağıttılar 

Bu gün ise ödeme günü geldi çattı
Yine hurmalar çıkarırken tırmalayacak artık

Dün Komşularla sıfır sorundan , bu gün değersiz yalnızlığa…

Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve onun ‘stratejik derinlik’ diye her fırsatta anlattığı çizgi, 
Yeni Osmanlıcı yönelime geçişi başlattı.

Yeni Osmanlıcılık yapılacaksa başlanacak tek bir yer vardı;
Suriye. 

İran çok büyük bir güçtü.
Irak, hem İran’ın etkisindeydi hem savaştan yeni çıkmıştı.

Kaçınılmaz olarak hedef Suriye oldu. 
Arap Baharı’ öncesi Davutoğlu Suriye’ye sayısız kez gitti. 

İki ülke liderleri aileleriyle birlikte ortak tatil yaptı.
İki ülke arasında ortak bakanlıklar bile kuruldu.
2011 yılında yaşanan ‘Arap Baharı’ ile Türkiye’nin iştahı iyiden iyiye kabardı.


Müslüman Kardeşlerin enternasyonalizmin üzerine, Erdoğan’ı oturtarak, bölgesel lider yaratılacak ve böylece yeni Osmanlıcılık hayali gerçekleşecekti.


Tunus’tan El Nahda, 
Mısırda Mursi, 
Filistin’de Hamas derken, 
Suriye’de de Esad’ın düşme ihtimaline tutunan AKP, dış politikada kırmaya başladığı makası uç noktaya getirdi.

Ve Suriye, 2011 yılında “iç mesele” haline getirirdi.

Bunu 5 Ağustos 2012’de dönemin Başbakanı Erdoğan’ın ağzından “Emevi Camisi’nde namaz kılacağız” söylemi takip etti.

Ortadoğu’ya lider olma hayaliyle ABD ile birlikte müdahale edilen Suriye’de Emevi Camii’nde namaz kılma hevesleri dillendirilirken, işler terse döndü.


Esad devrilirse yerine Müslüman Kardeşlerin Suriye ayağının iktidara geleceğini ve istemediği sonuçların yaşanacağını gören ABD taktik değiştirdi.

2013’te Mısır darbesi, 
El Nahta’nın Tunus’ta çökmesi, 
IŞİD’ın kurulmasıyla birlikte Ilımlı İslam projesi çöktü.

Türkiye ise tarihinde ilk defa, bir iktidar komşu ülkede silah zoruyla hükümet değiştirmeye kalktı.
 
Yüzlerce cihatçı eğitilerek, Suriye’de savaşmak üzere bu ülkeye gönderildi.

ABD ile ortak projesi olan eğit-donat programında Türkiye’de askeri eğitim verip silahlandırdığı ÖSO mensupları 2015 yılında Suriye’de savaşmaya başladı.

Hayallerini ve heveslerini buraya büken AKP için işler Washington’ın eğit-donat stratejisinde de değişikliğe gitmesi ve Moskova’nın 2015’te sahadaki varlığını kalıcı hale getirmesiyle işler tamamen değişti.

Çökmeye yüz tutmuş Suriye politikası krze girince, 
AKP’den yeni bir adım geldi.

Rusya ve ABD arasında denge siyaseti kullanmaya başladığını söyleyen iktidarın denge siyaseti dediği şey “mekik dokuma”ya dönmüş durumda, 

Aklınca ABD’ye karşı Rusya’yı bir dengeleme unsuru olarak kullanmaya kalkıp, sonuçta her ikisi arasında sıkışmayı başardı. 

Sonuç olarak parasını ödediği ve son derece açil ihtiyacı olan hava savunma sistemi S400 sistemini işler hale getiremediği gibi
Yine parasını ödediği  F35 leri alamadı , kayıp ise milyarlarca dolar ..

AKP döneminde özetle, 
Türkiye’nin Ortadoğu’da Suriye ile ilişkileri dibe vurdu,

Körfez’de ise ..
Suudi Arabistan, BAE, Ürdün, Mısır ve İsrail ekseni; 

Doğu Akdeniz’de 
Mısır, İsrail, Yunanistan, Kıbrıs Rum Cumhuriyeti, AB ve ABD ekseni karşısında yalnızlaştı, izole oldu.

Gerçi Suriye her ne kadar çıkmaz sokak ve bataklık ise de
Erdoğan'ın tek doğrusu , Libya'da meşru hükümet ile anlaşarak uluslararası hukuk ile çıkarlarını korumaya yönelmesi oldu 

Kadınlar tarafından bakınca 

Yeni Şafak, Akit gibi gerici basının gündemden düşürmediği ‘
Kızlar üniversiteye gidiyor, ahlak sarsılıyor .
Nafaka mağduriyeti’, ‘boşanmalar artıyor, aile çatırdıyor’, ‘
Kültürel alanı eksik bıraktık’ gibi pek çok serzeniş, AKP’nin başarısız toplum projesinin kadınlar tarafından engellendiğinin itirafı niteliğindeydi.

Görünen o ki artık yolun sonuna geldiler
Gidiyorlar

Suçlu kimdi ?
AKP mi ,Siyasal İslam'mı ?
Erdoğan'mı ?

Sonuç olarak çökmekte olanın siyasal İslam mı , AKP mi olduğunu seçmen önümüzdeki seçimde vereceği oylar ile belirginleştirecek 

Babacan ve Davutoğlu'na gidecek her oy Siyasal İslama devam , AKP ye hayır anlamı taşıyacak 

A.Atam 

Yorum Gönder for "ÇÖKMEKTE OLAN AKP'Mİ - SİYASAL İSLAM'MI ?"